Uzman ayağına bizi yiyenler

Televizyon programlarında ‘’herşeyin sebebi sizsiniz, kötü enerji kötüyü çeker, iyi enerji iyiyi.. Pozitif düşünün, pozitif olsun’’ diyerek bizimle resmen alay eden bir ‘’uzman’’(!) kesim var ki, sanıyorum medyatik dünyada en çok beynimizi yiyenler onlar.

Hani uyanana kadar ‘’Ha, biz gerizekalıyız o zaman’’ dememize sebep olanlar…
Yani herşey bu kadar kolay, pozitif düşününce karnımız doyacak, canımızın sıkıntısı geçecek, hayallerimiz gerçek olacak, dünya düzelecekte, biz ahmaklar sürüsü olarak hep negatif düşünerek bu nimetten yararlanamıyoruz. Herşey beynimizde bitiyor yani.

Bu adamlar bunu nasıl keşfetti diye sorarsanız, aslında bunlar bizden daha beter huzursuzluklar ve mutsuzluklar içinde kıvranıpta, kendilerine çare ararken bu kötü yola düşenler. Evet, kötü yola düşenler diyorum, çünkü inandıkları şey insanlığın, insan olmanın ölümü gibi bişey.

Bilimsel açıklamalar yapılıyor zaman zaman. Hani, insanların konsantre olarak yapabileceği, acı duymamak, hissetmemek, hipnoz falan gibi şeyler. Gerçekliği ıspatlanmış bilimsel verilere kafa tutacak değiliz elbet ama tüm bunları herkesin istediği her an yapabileceği ya da yapmayı başardığında tüm dünyayı kurtarabileceği bişeyler olarak göstermek ve bunun yanında da ‘’bak ben yapıyorum, nasılda mutluyum’’ diye bize zavallı muamelesi yapmak neyin kafası ?

Bizim nasıl yetiştirildiğimiz konusunda hiç mi fikirleri yok bu insanların. Madem herşey düşünceyi değiştirmekle bitiyor, bilinçaltı denilen merette nelerin gizlenebileceği ve ne kadar zor değiştirildiği hakkında da mı hiçbişey bilmiyor bu adamlar. Ya da onlar uzaydan mı geldiler de, bu kültürü biz bilmiyoruz. Anlayabilmiş, kavrayabilmiş değilim.

Pozitif düşünmekle herşeyin hallolabileceğine dair bu kadar ahkam kesen bu güruh, yaşadıkları evleri, aldıkları (varsa tabi) diplomaları pozitif düşünerek mi yaptılar? Karamsar olmamak, aslında karamsar olan bişeylerin olmadığı anlamına mı geliyor ? Elbetteki hayır.

Pozitif düşün derken, bize herşeyi unutmamız ve görmememiz emrediliyor. Sen bireysel olarak yaşa, başka bişey seni ilgilendirmesin deniliyor. Çünkü kendi hayatlarımız arada tıkırında gitsede, kitlesel olarak yaşananlara kafa yorup huzursuz oluyoruz biz. Dolayısıyla, mümkün mü bizim huzurlu olmamız. Onlara göre öyle. Ve sen bazı sebepleri sıraladığında, mesela, dünyanın herhangi bir yerindeki bir olaydan bahsettiğinde ‘’a, tabi bende üzülüyorum ama yapacak bişey yok, pozitif düşünmek lazım’’ diyerekte cehaletlerinin boyutunu ve felsefelerinin nasılda tıkandığını görmek mümkün. Ama kural değişmiyor, pozitif düşün bak olacak.

Tamamiyle,’’ tüm b*ktan şeyler gözünün önündeyken, sen kendini kandıracaksın’’ felsefesi ürünü olan birşeyi bize, hayatın yegane kuralı gibi kakalamaya çalışmaları örgütsel bir görev gibi.

Bir de bunu söyleyenlere bakıyorsun, ekranın ortasında kel ya da tipsiz bir adam, yüz kilo ya da boşanmış bir kadın.
Bu şişman bir diyetisyene gidilmesi kadar aptal bir durum. Ben senin neyine güveneyim ayrı bir konu, söylediklerinden ve anlattığın formüllerden dolayı hiç birşeyin yoluna girmeyeceğini düşündüğümde bir kere daha ‘’ay işte hep bu yüzden kötü gidiyor sizin hayatınız’’ gibi bir nevi ‘’e sen salaksın, ondan olmuyor’’ yorumlarına muhattap kalacak olmam ayrı bir konu.

Demek o ki; tabi elinizden geldiğince pozitif olucaz.. Tabi ki sürekli melankoli halinde yaşamak gerçekçi değil..
Ve fakat biz, hiçbir zaman gözlerimizi kapayıp, kafamızı da kuma gömüp, sadece kendimizle ilgilenmeyeceğimiz için, bunu da hiçbir zaman yemeyeceğiz..

Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.