Her medeni insan gibi kendimize bakmamız, temiz ve düzgün giyinmemiz, spor yapmamız, sosyal aktivitelerde boy göstermemiz ve kendimiz için birşeylere sahip olmak çok normal. Beni tedirgin eden formal yaşamın bağımlısı olmak.
Adeta yarış içerisine girmedik mi?
Moda tutkunluğu, spor faaliyetlerini formda olmaktan çıkararak birbirimiz ile yaptığımız herkül kütle yarışı, sosyal medyadaki sürrealist özçekimlerimiz, en son model telefon ve araba için yapacağımız yatırımların haddi hesabı olmaması vs… kendimiz ile memnuniyetsizliğimiz aldı başını gidiyor. Peki ya neden? İşte bunlar hep populer olana ayak uydurma çabaları. Çünkü sosyo-kültürel açıdan bize öğretilen de ‘başkaları ne diyecek diye düşün ona göre yaşa’ ilkesidir.
Unutmayalım hepimiz farklı karakterleriz ve yaşamın bize sunduğu en güzel değerlerden biri de budur. Yani zaten farklıyız! Düşünsenize her bir bireyden muaddel enerjiler alıyoruz, kendimizi karşılaştırıyoruz, öğreniyoruz, belki olumlu belkı olumsuz hissiyatlarımızı besliyoruz.
Duygu, düşünce ve karakterimizi bir kenara bırakıp sırf beğenilmek uğruna popüler kölelere dönüşmemeliyiz. Daha çok araştırmalı kendimizi daha çok eğitmeliyiz. Çünkü bilgi düzeyimiz ne kadar düşük olursa popülizme empoze olmamız o kadar kolay olur. Sonrasında bize dayatılanları yapmaya çalışırken neden mutsuz olduğumuzu anlamakta güçlük çekeriz.
Bu nedenle sosyal medyada ve televizyonlarda çok görülen, gazete ve dergilerde yer bulan, bizi her gördüğünde dış görünüşümüz veya sahip olduklarımız ile değerlendiren insanlara hep ihtiyatla yaklaşmalıyız diye düşünmekteyim. Unutmayalım ne olursak olalım hepimiz çok özeliz. Önce kendimizi sevmeli, insanları koşulsuz kabul etmeyi bilmeliyiz. Bunun ne değeri düşer ne de size mutsuzluk getirir. Hem de hiç bir ücret ödemeden!
Sevgiler