Diyet posası; bitki hücre duvarını oluşturan nişasta olmayan poli-sakkaritler, sindirilmeyen oligosakkaritler, lignin ve dirençli nişastadan oluşan bileşiklerdir.
Sağlıklı yaşamın sürdürülmesi ve bazı hastalıklardan korunma için önemlidir. Günlük lif alımı 25g /1000 kkal önerilmektedir. Besinler, çözünür ve çözünmez posa olmak üzere her ikisinin karışımını içerirler. Çözünen posanın iyi kaynağı olan bir besin, bir miktar çözünmeyen posa da içerebilir. Örneğin; meyve ve sebzeler pektin (çözünür) ve seluloz (çözünmez) içerirler. Bununla beraber,meyveler daha çok pektin, sebzeler ise seluloz içerirler.
Çözünür posa: Pektik ögeler, sakızlar, β glukan yapıdaki polisakkaritler, yulafta daha çok bulunan musilajlar ve kurubaklagilde daha çok bulunan dirençli nişasta suda çözünür posa (kurubaklagil,yulaf,arpa,elma,portakal,havuç gibi birçok meyve ve sebzede) türleridir ve tüm diyet posasının %15-50’sini oluştururlar.
Çözünmez posa: Sellüloz, hemisellüloz ve lignin suda çözünmez posa türleridir ve tüm diyet posasının çoğunu oluştururlar. Bunlar bitki hücre duvarlarının yapısında yer alırlar. Suda çözünmeyen posa, suyu yapısında tutar ve sindirilmeden artık maddelerin bağırsak içerisindeki hareketini artırır. Bu özellikleri posalara “doğanın süpürgesi” ünvanını kazandırmıştır. Çözünmeyen posalar (tam buğday unundan yapılmış ürünler, buğday ve mısır kepeği, meyve kabukları ve kök sebzeler dahil (karnabahar,yeşil fasulye ve patates gibi) birçok sebzeler), dışkıya yumuşaklık ve hacim kazandırarak bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar ve kabızlığı önlerler. Posa jel oluşturarak karbonhidratların emilimini yavaşlatır. Böylece gastrik boşalımı geciktirerek karbonhidratların emi¬limini yavaşlatır. Bağırsak geçiş zamanını uzatarak karbonhidratların emilimini azaltır. İnce barsakta sindirilemeyen nişasta kolona geçince bakteriler tarafından sindirilir veya dışkıyla atılır. Posalı besinlerin glisemik indeksleri (Glisemik indeks; aynı miktarda karbonhidrat içeren farklı gıdaların vücutta oluşturduğu kan şekeri yanıtıdır. Bunun nedeni, yiyeceklerdeki karbonhidratların sindirim sisteminden farklı hızlarda emilmesidir) düşüktür, böylece kan şekerinin de¬netimini sağlar.
Genel olarak diyet lifinin etkilerini inceledik. Oysaki günümüzde birçok sağlıksız ancak popüler olan düşük karbonhidratlı diyetler (örneğin; Karatay diyeti,Atkins diyeti,Dukan diyeti, vs.) moda olmaktadır. Thomas ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada düşük karbonhidratlı diyetlerde kilo verilmesine karşın bunun ileriye dönük etkilerine baktılar. 85059 kadın 20 yıl boyunca takip edildi ve 4670 tip 2 diyabet olgusu rapor edildi. Böylece uzun süreli düşük glisemik yük beslenme tarzı ile diyabet arasında güçlü bir ilişki olduğu gözlemlendi. Bu nedenle kilo vermek uğruna gelecek yıllarda sağlımızla ilgili hiçbir garantisi olmayan düşük karbonhidratlı diyetler yerine optimal sağlıklı beslenme önerilerine uyan zayıflama programları seçilmelidir.
Bireyselleştirilmiş beslenme müdahaleleri ve davranış değişiklikleri sürekli destek işbirlikçi gelişme sayesinde, sağlık profesyonelleri, hastalarının sağlık hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracaktır.