Sizi bilmem ama ben şu herkesin bayıla bayıla söylediği ‘hayırlısı…’ telkinine bir türlü ısınamadım..
Artık kimse demiri tavında dövmüyor, herkes ‘canım isterse’ci, ‘işime gelirse’ci, biri dine takılmış biri popüler dünyanın kölesi, ciddi bir konu olduğunda eylemsizlik hakkını kullanıp sonunda ‘hayırlısı…’na sığınan bir kitle ile karşı karşıyayız..
Nedir bu ‘hayırlısı’? Bir çeşit kek harcı mıdır fırına atıp kabarık bir keke dönüşen? Ya da bankanın verdiği bir bonus çeşidi mi son dakika kullanılan?
Hayatta herşeyin istemekten ibaret olduğunu farketmek gerek… Enerjimizin ne doğrultuda etrafımıza daha sonra hayatımıza yansıdığını..
Kadere inanalım da kadercilikten vazgeçip önce davranışlarımıza bir göz atalım… Şimdi şöyle rahatça yaslanın arkanıza ve hayatınız boyunca neyi ne kadar istediğinizi bir düşünün… İstediklerimize nasıl gönülden koştuk, istemediklerimize nasıl da sunduk bahaneler demetini.. Hatta kimi zaman olumsuz sonuçların hesabını başkalarına kestik.. ‘Ama’ diye başladık, ‘Aslında hiç’ le bitirdik.. Peki, istedik mi yeterince? Uyku girdi mi gözümüze? Ya da vakitsizce bir zamanda düşünürken bulduk mu kendimizi? Ne olursa olsun gözümüzü kararttık mı?
Evet, çoğu zaman yapmadık bu fedakarlıkları, bir de üstüne yetmezmiş gibi isyan ettik, kelime kalabalığı yapıp edebiyata geri döndük, bir de durup kendimize bakmadık ki görelim..
O yüzden anlamak gerek ki önce gerçekten istemek gerekiyormuş, sonra inanmak ve hareket etmek… Sen elinden geleni yap, vicdanınla rahat uyu da, varsın olmasın…
En sonunda herkes için ‘Hayırlısı Olsun…’