200 sene daha umutsuzum

Ülkemizin önemli oyuncularından Hatice Tezcan, insanlarımızın Türkiye ve üçüncü ülkelerdeki sanatçılara değer vermekle meşgul olduğunu belirtti.

“Olağan Denemeler” filminde birçok kez intihara teşebbüs eden ve Amerika’da ödül almaya hazırlanan ülkemizin değerli oyuncularından Hatice Tezcan, “Bu memlekette sanata gereken değeri verilebileceği konusunda 200 sene daha umutsuzum” dedi.

Tezcan, Türkiye ve üçüncü ülkelerdeki sanatçılara değer vermekle insanlar meşgul olduğunu vurguladı.

Tezcan, “Anahtar’dan sonra çektiğim 10’a yakın kısa filmimde hiçbir maddi karşılık beklemeden rol aldım” dedi.

Ülkemizde sinemada oyunculara para vermediklerine göre senin bu filmde yer almana sebep olan faktör neydi?
Maddi manevi yıprandığımız Anahtar filminden sonra sinemada ve televizyonda asla para almadan bir iş yapmayacağıma dair kendime bir söz vermiştim. Sonra kendimi yalanlayarak birkaç kısa filmde rol aldım. Çünkü istisna olan bu kısa filmler hem oyuncuya bazı kapılar açıyor hem de çıkan eser sayesinde bunun gibi manevi getirileri de elde edebiliyorsunuz. Anahtar’dan sonra çektiğim 10’a yakın kısa filmimde hiçbir maddi karşılık beklemeden rol aldım.

Bu durum İngiltere’de olsaydı belki bir oyuncu olarak bu cümleleri kurmak zorunda kalmayacaktın…
Doğru ama bizim ülkemizin olanaklarında böyle oldu. Hiç para almadım çünkü yönetmenlerin bana verecek parası yoktu zaten. Ama Antalya Altın Portakal’da yer almak ve insanların film sonrasındaki alkışları, yine Houston’da ödüle layık görülmek çok maneviyatı yüksek şeyler. “Hah işte bunun içinmiş” diyorsunuz.

Arkadaşlık ilişkileri de bu filmlerin ortaya çıkmasında önemlidir. Doğuş ve Vasvi de benim önemli arkadaşlarım. Bu manevi getirileri ve arkadaşlık ilişkileri olduğu için bu filme evet dedim.

İntihar gibi önemli bir konuyu içeren bu senaryoyu incelediğinde ne düşündün?
Senaryo aşamasında Doğuş’a “Senaryo bir bitsin de bakalım” demiştim. Çünkü artık gözü kapalı senaryo kabul edecek vaziyeti geçtim. Tiyatrodaki kariyer var, sinemadaki tecrübe var.

Bitmiş senaryoyu bana gönderdi. Beğendim ve ona olumlu yanıt verdim.

Amerika’da “Olağan Denemeler” ödüle layık görüldü. Orda yönetmenlerle birlikte bulunacaksın. Büyük bir sinema camiasıyla vakit geçireceksin. Neler hissediyorsun?
Bundan önceki yaptıklarımızla, şimdi ve bundan sonra yapacaklarımızla ülke sineması için ileriye doğru bir kapı açılırsa ne mutlu bize. Bizim yaptıklarımızla bir sinema tarihi oluşuyor bu ülkede. 100 sene sonra bu ilk adımlardan bahsedilecek olması bizim için bir gurur meselesi olacak.
Tabi bu filmde oynarken ödül almak amacıyla oynamadım. Farklı bir öykü farklı bir karakter olduğu için oynadım ama işte sinemanın böyle farklı ve zamansız bir tarafı var. Film bitse bile bitmiyor. Çekim biter oyuncu başka işlere gider ama o sinema eseri yıllarca hatta asırlarca var olur. Sinemayı muhteşem kılan özelliklerinden biri de budur. Tiyatroda bir oyunu seyirciyle buluşturup başka bir şeye geçiyoruz mesela. Tüketip başka üretimlere atlıyoruz.

Amerika’dan ödül sende ne etki yarattı?
Ödül tabi ki büyük bir motivasyon oluşturdu bizlerde. Afallatan bir durum da yarattı bende. Tüm ekip olarak gurur duyuyoruz. Tabii baktığınızda sinemada en çok oyuncu gözüküyor.
Bir de bu ödül bize gösterdi ki zorlayınca oluyor. Biz kafamızda kendimize ambargo ve engeller koyuyoruz. Önce kafadaki engelleri kaldıralım çünkü artık her şeye ulaşmak inanılmaz kolay oldu.

“ Yöneticilerimizin hantal ve taşralı bir yapısı var”

Ülkemizde yöneticiler bu sanatın ulaşabileceği boyutları göremiyor mu yoksa bizlerin algılayamadığı gizli bazı faktörler mi var?
Yöneticilerimiz bu konuda hantal. Bir vizyonsuzluk var. Adada yaşamanın verdiği bu taşralı halimizin de etkisi var. Öncelik sıramızda sanat yok. Başka şeyler var. Geçmişten gelen birtakım değerlerimizi de mahvediyoruz. Bütün bunlar bireyden başlıyor. Önce psikolojik sonra sosyolojik bir durum bu. Sosyal medyaya bakıyorum herkes şikayetçi.

Biz aslında kendi kendimizi birbirimize şikayet ediyoruz. Oturup birlikte çözüm arama anlayışımız gelişmemiş.
Sahip olduklarımızı hazmedemiyoruz. Başka dertlerimiz var. Bizim dışımızdakilere değer vermekle meşgulüz. Türkiye ve 3.ülkelerdeki sanatçılara değer vermekle meşgulüz.

Bu memlekette sanata gereken değeri verilebileceği konusunda bir 200 sene daha umutsuzum.

“Anahtar’dan sonra bana da film teklifi geldi ama ben reddettim”

Oysa bizde de Osman Alkaş, Hazar Ergüçlü, Hatice Tezcan gibi oyuncular var. İngiltere’de yaşayan Tamer Hassan var.
İşte sinemanın önemi burada. Sinema Osman abiye, Hazar’a bu kapıları açmıştır. 30 senedir tiyatro yapmış bir sanatçı sinemanın açtığı kapı sayesinde bu yeteneğini başka yerlerde de devam ettiriyor. Daha çok insana ulaşıyor. Bana da Anahtar’dan sonra teklifler geldi ama beni burada tutan bir takım şeyler (tiyatro, çocuk) vardı. Türkiye’de birkaç aylık bir sinema filminde rol almayı isterim.

Şimdi festival için de Amerika’ya gittiğinde sana oradan bir sinema filmi teklifi gelse…
Arkama bile bakmam. Koşa koşa giderim. Ailem, arkadaşlarım zaten bu konuda bana tam destek veriyor

Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.