KIBRIS’a açıklamalarda bulunan Say, müzikal hayatından ve müzik dışındaki sosyal sorumluluk projelerine, Türkiye ve dünyanın gidişatı ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Eserleri ve çalışmalarıyla dünyadaki büyük klasik müzik camiasına adını altın harflerle yazdırmış bir dünya sanatçısı olan Fazıl Say, “Türkiye’de sanatçılar bütün olamıyor” dedi.
Soru: Bu gece Girne Kültür Sanat Günleri açılış konserini vereceksiniz. Sizi ülkemizde ilk kez Serenad Bağcan ile dinleyeceğiz. Birlikte nasıl bir projeye imza atıyorsunuz?
Cevap: Bu gece 9 yıl aradan sonra Kıbrıs’ta konser vereceğiz.2000-2006 yılları arasında Bellapais’te festivalde konserler veriyordum her yıl. Bu 9 yıllık kopukluktan sonra bu kez Girne Amfi Tiyatro’da büyük bir kitlenin önüne çıkacağız. Girne Belediyesi’nin çok iyi bir festival yaptığını düşünüyorum. Umarım her yıl burada katılımcı oluruz. Bu akşam Serenad Bağcan solistliğindeki şarkılarımı seslendireceğiz.
“Aydın bir halkınız var”
Soru: Güzel Akdeniz şehirlerinden biri Girne’de konser vereceksiniz. Nasıl bir his yaratıyor sizde
Cevap: Ben Kıbrıs’ı çok seviyorum. Aydın bir halkınız var. Burada çok değerli müzisyenler de vardır. Burada çok güzel dostluklar edindim, çok güzel insanlar tanıdım.
“Okan Ersan gibi çok değerli bir müzisyenle çalışmaktan gurur duyuyoruz”
Soru: Onlardan biri Okan Ersan sizin “Yeni Şarkılar” albümünüzde gitarıyla yer alıyor mesela…
Cevap: Tabii Okan Ersan hem Kıbrıs için hem Türkiye’de bizler için bir değerdir. Onunla çalışmak bizim için de bir onur oldu. Bu albümde Ömer Hayyam’ın “Ey kör” şarkısında elekro gitarı ile bizlere eşlik etti.
Soru: “İlk Şarkılar” ve “Yeni Şarkılar” albümlerine baktığımızda ikinci albümde müzikal yelpazeyi oldukça fazla genişlettiğiniz, çok farklı enstrümanlara yer verdiğinizi görüyoruz. Opera türüne bile yer veriyorsunuz. Neydi bu gelişime gitmenizin temel sebebi?
Cevap: Aradan 20 yıl geçti tabii ki. “İlk Şarkılar” 2 yıl önce çıktı ama onlar 20 yıl önce bestelenmiş şarkılardı. Sesini aradı o şarkılar yıllarca. Şimdi sesini buldu şarkılar sonra yenisi çıktı. Şimdi de ben değiştim. Kafam da tekniğim de yaratıcılığım da değişti. Bu ikinci albümde çok daha zor şiirleri besteledim (Turgut Uyar-Göğe Bakma, Edip Cansever, Cemal Süreya, Nazım Hikmet-Masalların Masalı). Daha fazla orkestra mevcut bu 2.albümde.
“Bu seri devam edecek. Sırada Sait Faik projesi var”
Soru: Anadolu uçsuz bucaksız bir zenginlik sanat anlamında. Devamı gelecek mi bu serinin?
Cevap: Tabii tabii seri olarak devam edeceğini ben de düşünüyorum. Önümüzde Serenad Bağcan ile çalıştığımız Sait Faik projesi var. Bir DVD olarak çıkacak.
“Zor dönemler sanatçının daha fazla üretim yapmasını tetikler”
Soru: Bir Anadolu insanı olarak Fazıl Say’a baktığımda köklerine her zaman sahip çıktığını, Anadolu’nun o kültürel, sanatsal, sosyal ve insani değerlerini hep günümüz Türkiye halkına tanıtmak için, müziğiyle zamanlararası kültürel köprüler kurmak için çok önemli çalışmalar yaptığını görüyorum. Ancak şu andaki belli siyasal iktidar çevreleri tarafından bana göre karalama kampanyası olacak saldırılara uğruyor. Aslında AKP’nin sahiplenmeye çalıştığı 1923 öncesi tarihe ve kültüre siz yıllar öncesinden sahip çıkmaya başlamışsınız bile…
Cevap: Bu şairler hepimizin değerleridir. Çok zorluklar çekmiş şairlerimizdir bunlar. Hepsi hapislere girmiştir, zor hayatlardan geçtiler. Metin Altıok’un ölümü bir otelde yakılarak oldu, Can Yücel’in hapishane şiirleri vardır, kitapları yasaklananlar oldu. Türkiye’nin tarihi hep trajik bir tarih oldu. Bunu hep yaşadık ama biz sanatçılar üretmeye devam ediyoruz. Zor da olsa bazı dönemler bizim üretkenliğimizi tetikliyor. Zor dönemler en fazla sanatsal cevabı verdiğimiz dönemler oluyor. Mesela Nazım’ın 13 yıllık hapishane dönemi başyapıtlarını yazdığı dönemdir.
“Herkes aynı düşünse fikirsel klonlaşma başlar”
Soru:Kitaplarınızda da bir yalnızlık kederinden bahsediyorsunuz. Bu keder bazen sizi patlama noktasına getiriyor mu? Sabırlı bir kişi misiniz zorluklar,sıkıntılar karşısında?
Cevap: Sadece aydınlar değil Türkiye’de her insan bazen öfkeleniyor bazen yalnızlıklara düşüyor, bazen tartışmaların içinde kalıyor. Bu bazen iyi bazen kötü enerji yayıyor etrafa. Hep bir destekçisi, köstekçisi oluyor. Bu hep böyle gidiyor. Böyle de gitmesi iyi, normal zaten. Herkes aynı fikirde olsa klonlanmış gibi olurdu. Ben ne hissediyorsam, ne yaşıyorsam ne düşünüyorsam, neyi doğru buluyorsam onu savunuyorum.
“Dinlenecek, tatil yapabilecek zamanı bulamıyorum”
Soru: Bazen zamanın Fazıl Say’a yetmediğini düşünüyor musunuz?
Cevap: Üretim ve düşündüğün şeyleri hayata geçirme anlamında soruyorum. Zaman bazen strese sokuyor. Eserler çalışıyoruz, eserler besteliyoruz, konserler veriyoruz. İnsanın gönlü ister tabii zaman biraz daha yavaş aksın, dinlenebilelim, tatil yapabilelim, hayatı yaşayabilelim. Ama olduğu kadar her şey.
“Müzik ilkokullardan itibaren çocukların yaşamında daha bilinçli bir şekilde yer almalı”
Soru: Siz konserlerinizde tüm dünyayı geziyorsunuz. Birçok kültürü ve halkı tanıma imkânınız var. Size acaba dünyadaki tüm kültür ve sanat politikalarını belirleyebileceğiniz bir yetki verseler neler yapardınız? Nasıl bir Kültür Elçisi olurdu Fazıl?
Cevap: O zaman benim kafamdaki pek çok planı hayata geçirme şansım olur. Güzel olurdu tabii ki. Bence müzik o kadar evrensel bir dil ki (hatta bence en evrensel olanı)bunu en geniş ölçekte kullanmak lazım. Müzik ilkokullardan itibaren çocukların yaşamında daha bilinçli bir şekilde yer almalı. Çocukların sadece televizyonlarda gördüğü, dinlediği popüler kültürle değil her tür müzikle tanışması, her tür müzikal enstrümanla tanışması, öğrenmesi vs. en azından kendisinin de müzik yapmayı öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum. Büyüdüğünde müzisyen olmasa bile hobi olarak müzik yapmanın bile hayatındaki olumlu etkilerini kavramasını isterim. Yani eğitimden başlamak lazım.
“Türkiye’de sanatçılar arasındaki ayrışmalar çok fazla. Sanatçılar bütün olamıyoruz”
Soru: Türkiye’de sanatçıların sosyal sorumluluk projesi anlamında çok aktif olmadıklarını düşünüyorum. Herkes daha çok kendine çalışıyor gibi. Siz de ‘her sanatçının çocukların eğitimine 1 dk. ayırsa çok şey değişebilir’ diyorsunuz. Bu konuda bir seferberliğe ihtiyaç var bence. Siz nasıl bakıyorsunuz bu sanatçının sorumlulukları meselesine?
Cevap: Türkiye’deki ötekileş(tir)me içinde onun bunun sanatçısı diye ayrışmalar var. Sanatçılar birlikte olamıyor. Biz bir bütün olamıyoruz. Seçim sonrasında bu sertleşen taraflar arasında köprülerin tekrar kurulabileceği bir Türkiye’nin oluşmasını ümit ediyoruz.