“Hey gidi Hey” ! Bir tarafta 50’lik yaş grubu içerisinde değerlendirdiğimiz; saçlarına ak düşmüş, sakalı seğiren, kendini yağız delikanlı zanneden bir muhterem. Diğer tarafta 30’luk bir çıtır hanımefendi diye kategorize ettiğimiz; olgun sevdalısı, kendini her daim çıktığı olgun sevgilileri sayesinde olduğundan daha büyük göstermeye çalışan bayan arkadaş. Biri genç seviyor, diğeri olgun mu seviyor ? Nedir mesele diye şöyle bir göz gezdirince; akılları hafiften zorlayınca, ortaya saçma sapan bir durum çıkıyor !. Ha 30’luk bir çıtır ile 50’lik bir muhterem birbirlerine aşık olamaz mı ? Olur mu ? Hadi oradan. Kimse birbirini kandırmasın arkadaş. Ortada adam akıllı bir şey yoksa; o iş bilmem neyden terane misali olur !. Yutturan birilerine bu tür şeyleri yuttursun ama kimsenin pek de yuttuğunu sanmıyorum.
Ayşe Özyılmazel deyince akıllara gelen görüntüden bahsedelim:
Köşesinde şımarık bir kız edasıyla yazısını yazan, sonrada kendini sahnelere atıp eline mikrofonu alıp şarkı söylemeye çalışan, şarkıcı Neco’nun şimarık kızı olarak bilinen, baba mesleğine özentisi olan, kendini sanatçı sıfatına layık göstermeye endekslemiş, cici kız rollerine giren hanımefendi. Koluna taktığı Ali Taran isimli beyefendi deyince akıllara gelen görüntü ise:
Son mohikan tarzı çakma stiliyle, ekranda gereksiz atraksiyonlarıyla öne çıkmaya çalışan, reklamcılık mesleğinden çok kendi reklamını yapmaya alışmış, kendine iş adamı görüntüsünde bir misyon vermeye çalışan, akıl küpü yaşlı kurt.
Şimdi gel gelelim, bu muhteşem olmaya çalışan iki uçuk ikili nikah masasına oturuyor ve ne alaka ise birbirini bu safhada tamamlar gibi gözükmeye çalışıyor. Ali bey kızı yaşındaki Ayşe’yi aslanlar gibi kapatıyor, tabi bununda bedelini sanırım altına çektiği Range Rover marka süper lüks jip ile ödüyor. Ayşe’de aman da aman, pek de bir aşığım ben Ali’me izlenimi vermekten geri kalmıyor. Ali’si ne sarılıyor da sarılıyor, nağmeler döktürüyor da döktürüyor. Sonrasında baba bizi alel acele eversene şeklinde bir seremoniyle, dünya evine en nihayetinde girmiş oluyor. Aman ne güzel, pek ala.
Şimdi siz nesiniz ? Aşığız tabi canım. Hadi yedik ! Peki canım siz aşıksınız, hadi bunu yedik diyelim. Peki yaş farkı diyoruz ! Hiç önemli değilmiş ! Hadi bunu da yedik ! Peki canlarım ya son model araba diyoruz ? Bize ne oluyormuş ? Doğru ya unuttuk, oda düğün hediyesi damattan geline ! Peki şimdi siz ne siniz ? Mutlu bir çift mi ? Evet öyleyiz diyen, iki sırıtkan manasız surat ! Tabi canım. Siz mutlu bir çift, bizde bunu yiyen yada yemeye çalışan grubun en güzel temsilcileriyiz değil mi ? Evet. Sanırım sayenizde öyleyiz !
Babasına bak kızını al lafını yıllar yılı anlamaya çalışmış biri olarak, bu söze kendimce anlam vermeye çalışmış biri olarak, ataların bugünleri gördüğüne artık inanır gibiyim. Baksanıza bir diğer yaşlı kurt Neco’ya. Kendinden 25 yaş küçük hanımı aslanlar gibi oda kapatmasını bildi ! Sorular sorulunca da; size ne oluyor deyip, işin işinden pek de güzel çıkmasını bildi. Sonrasında sorulan sorulara, verilen kısa cevapların adı “seviyoruz biz birbirimizi” oldu ! Oldu da ne oldu ? Yemedik tabi Neco efendi, sadece yemiş gibi yaptık. Kızın ne kadar Aliye aşıksa, sende o kadar aşıksın ! Damadın olacak yaşlı kurt kızını ne kadar seviyorsa, senin genç sevgilinde seni o kadar seviyor ! Kapiş midir efendi ? Kapiştir ! İstesen de, istemesen de bu böyledir. Ama arkadaş kadının ve erkeğin doğası da bir acayip. Olgun kadın, olgun erkek sevme vakaları ne kadar fazla ise, bu tür olayların çoğaldığıda yadsınamaz bir gerçek olsa gerek ! Ne acayiptir bu aralar bu tür olayları mı dersiniz, ilişkilerimi dersiniz çok görmeye başladım. Enteresan bir seremonidir anlayamadım gitti. Anlamak da, sonrasında yaşamak da istemiyorum ya; orası da ayrı bir konu !.
Her şeyi bir kenara koyalım, herkes bir şekilde bu duruma yada durumlara yorum yapa dursun. Ben diyorum ki; tıpkı bir çok kişinin dediği gibi, izah etmeye çalıştığı gibi:
Kim olursa olsun, ne olursa olsun:
“Davul bile dengi dengine çalar demişler !.
Aynı yastığa kafa koymak bakalım ne kadar kolay olacak. Üstelik üstüne basa basa söylediğimiz şey, yani arada bu kadar uçurum yada uçurumlar varken.
Birileri hala aşk mı dedi ? Hadi oradan ! Sadece yemiş gibi yapıyorum. Gülüp geçiyorum !.