– Nasılsın?
– İyiyim sen?
– İyiyim ben de…
Bu kalıplaşmış bir hatır sorma şeklidir. İyiyim cevabını verirken gerçekten de samimi miyiz acaba?
Sanırım kötü olsak bile bunu dile getirmekten korkuyoruz. Çünkü insanlar aslında kötü olduğumuzu duymak istemez diye düşünüyor olabiliriz ya da karşımızdaki kişi bizi anlayabilecek mi, ona güvenebilecek miyim kuşkularıyla dile getirmekten çekiniyor olabiliriz. En iyisi mi biz bu soruyu en başta kendimize soralım. İlk yapmanız gereken kendinize bir ayna bulmak!
Bazen sebepsiz yere enerjinizin düşük, moralinizin bozuk olduğunu hissettiniz mi? Eğer bunu yaşıyorsanız kendinizle yüzleşme vakti gelmiş demektir. Ertelediğimiz tüm sıkıntılarımız, belirsizliklerimiz, öfkelerimiz, geçiştirdiklerimiz, kaçtıklarımız vs… hepsinin çözümü o bakacağınız aynada gördüğünüz insanda yani sizde.
Odada tek başınıza olun ve dışardan hiçbir uyarıcının sizi rahatsız etmeyeceğine emin olun. Mesela evdeyseniz ve başkaları da varsa bir süre kendinizle kalmak istediğinizi söyleyin. Herşey hazır mı? Şimdi yüzleşme vakti!
Birkaç dakika aynada sadece kendinize bakın. Önce aynada gördüğünüz ifadenizi beyninizde sessizce yorumlayın. Nasıl görünüyor sunuz? Sonra gözlerinizin içine bakıp kendinize o sihirli soruyu sorun. ‘Ben iyi miyim?’ ve lütfen gerçeği itiraf edin. Çünkü kendinizlesiniz ve güvendesiniz. Neden iyi veya neden kötü olduğunuzu kendinize yüksek sesle (tabi bağırmadan) itiraf edin. Bu soruyu samimiyetle cevapladıktan sonra da sizi aslında rahatsız eden negatif özelliklerinizi düşünün ve onları da kendinize itiraf edin (ör: ‘ben çok sinirliyim, bunu kabul ediyorum’). Bu zamana kadar belki de çevrenizdeki insanların bile rahatsız oldugu bu olumsuz özelliklerinizi kendinize itiraf etmeniz sizde farkındalığa sebep olacaktır ve rahatladığınızı farkedeceksiniz. Kendinizle aynada yüzleştiğiniz esnada gülmek veya ağlamak isteyebilirsiniz sakın kendinize engel olmayın!
Negatif yönlerimizi bir başkasından duymak hoşumuza gitmeyebilir ki genellikle insanlardan aldığımız olumsuz eleştirilerden rahatsız oluyoruz. Ama bu olumsuz yönlerimizi kendimize itiraf etmek, geliştirmiş olduğumuz o yersiz savunma mekanızmamızı yıkar, yerine daha farkında, daha nezaketli bireyler olmaya başlarız. Çünkü kendimizi tanımış oluruz. O zaman da dıştan gelen negatif uyarıcılara karşı olgunlukla yanıt verebiliriz.
Halen aynanın önündeyiz. Şimdi ise kendimize iltifat etme zamanı! Şımartılmayı kim istemez ki? Önce karşınızda gördüğünüz ‘size’ tebessümle bakın. Başkalarından duymayı arzuladığınız iltifatları kendi kendinize söyleyin. ‘ne kadar güzel gözlerim var!’ gibi… iltifatın dozunu arttırabilirsiniz bu size kalmış…
Sorunlarımızla baş edebilmemiz için ve olumsuz uyarıcıların bizi yıpratmaması için öncelikle kendimizi çok iyi tanımalıyız ki mutsuzlukların hayatımızda kronikleşmesine mahal vermeyelim. Önce kendimizi koşulsuz kabul etmeli ve sevmeliyiz ki bunu başkalarına da aktarabilelim. Çevremizde birçok kötü hadise yaşanmaktadır. Bu sizinle ilgili olsun olmasın bundan etkilenirsiniz. Ama kendimizi bilen kendimizden tatmin bireylersek bize yansıyan negatif durumları büyük bir olgunlukla çözebilme kabiliyetine sahip oluruz. Bu da bizi mutlu bireyler yapar.
İnsanlığın kurtuluşunu sağlayacak en büyük erdemlerdendir önce kendini bilmek ve sevmek (çünkü bilmediğimiz hiçbirşeyi doğru aktaramayız), sonra insanları anlayıp hoşgörülü olabilmek ve bu sevgiyi onlarla paylaşabilmek.
Sevgiler…