Unutulma hakkının yasal dayanakları

“Unutulma hakkı Anayasa’mızda açıkça düzenlenmemiştir. Bununla birlikte Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve ödevleri” başlığı altında düzenlenen 5. maddesinde “insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” ifadesi ile devlete pozitif bir yükümlülük yüklenmiştir.

Bu yükümlülük bağlamında Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişinin manevi bütünlüğü bağlamında şeref ve itibarının korunması hakkı ve Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ile birlikte düşünüldüğünde, devletin bireye geçmişte yaşadıklarının başkaları tarafından öğrenilmesi engellenerek “yeni bir sayfa açma” olanağı verme hususunda bir sorumluluğu olduğu açıktır. Özellikle kişisel verilerin korunması hakkı kapsamında kişisel verilerin silinmesini talep edebilme hakkı, kişilerin geçmişlerinde yaşadıkları olumsuzlukların unutulmasına imkân tanımayı kapsamaktadır. Dolayısıyla Anayasa’da açıkça düzenlenmeyen unutulma hakkı, İnternet vasıtasıyla ulaşılması kolay olan ve dijital hafızada bulunan haberlere erişiminin engellenmesi için Anayasa’nın 5., 17. ve 20. maddelerinin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer taraftan unutulma hakkının kabul edilmemesi, İnternet vasıtasıyla kolayca ulaşılabilir ve uzun süre muhafaza edilebilir kişisel veriler nedeniyle başkaları tarafından kişiler hakkında ön yargı oluşturabilmesi nedeniyle manevi varlığının geliştirilmesi için gerekli onurlu bir yaşam sürdürmesine ve manevi bağımsızlığına müdahaleyi sürekli kılmaktadır.”

Ancak önemle belirtmek gerekir ki, anılan karar 3.3.2016 tarihli olması sebebiyle 6698 sayılı Kanuna ilişkin bir açıklama içermemektedir. Zira 6698 sayılı Kanun 24.3.2016 tarihinde kabul edilmiş, 07 Nisan 2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/4-56 Esas, 2015/1679 Karar sayılı ve 17.6.2015 tarihli ilamında da unutulma hakkı ele alınmıştır.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı ve tetkik hâkimleri olan davalıların, Nisan 2010 tarihinde yayınladıkları, yorumlu-uygulamalı Türk Ceza Kanunu adlı altı ciltlik eserde yer alan kararda; davacının isminin rumuzlanmadan ve rızası alınmadan açık bir şekilde yazılmasının kişilik hakkına saldırı oluşturup oluşturmayacağı noktasında toplanmaktadır. Davacı, Yargıtay İlamına konu olmuş bir fiziksel ve sözlü taciz olayının mağduru konumundadır ve konu olduğu bu ilam davalılar tarafından düzenlenen bir eserde, isimler rumuzlanmadan aktarılmıştır.

Genel Kurul uyuşmazlığın çözümünde etkili yasal mevzuatı; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde düzenlenen “Özel ve aile hayatına saygı hakkı”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Bilim ve sanat hürriyeti” başlıklı 27. Maddesi, “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. Maddesi ve Türk Medeni Kanunu’nun kişiliğin korunmasına ilişkin düzenlemelerinden 24. Maddesi olarak belirlemiştir.

Bu kapsamda Anayasa’nın 20/2. Maddesinde açıkça düzenlenen “Kişisel verilerin korunması hakkını” tartışan Kurul, “unutulma hakkını” ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 8. maddesinde yer alan özel yaşama saygı hakkı altında korunan “mahremiyet hakkı” ve kişisel verilerin korunması hakkı ile ilişkilendirmek suretiyle açıklamıştır. Kararın ilgili bölümü;
“Unutulma hakkına gelince; unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır. Bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine etkisi de tartışılmazdır.

Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir.

Bu hak bir yandan kişiye “geçmişini kontrol etme”, “belirli hususların geçmişinden silinmesini ve hatırlanmamayı isteme hakkı” sağladığı gibi, diğer yandan muhataplarına kişi hakkındaki bir kısım bilgilerin üçüncü kişilerin kullanmamasını veya üçüncü kişilerin hatırlamamasına yönelik önlenmeleri alma yükümlülüğü yükler. Bu hakkın; bireylerin fotoğraf, internet günlüğü gibi kendileri hakkındaki içerikleri silmek için üçüncü şahısları zorlamayı içermesinin yanında geçmişteki cezalarına ilişkin bilgilerin veya haklarında olumsuz yorumlara neden olabilecek bilgi ve fotoğraflarının kaldırılmasını isteme hakkını tanıdığı kabul edilmektedir. Diğer taraftan bu hak, bireyin geçmişindeki belirli yönlerinin mümkün olmayacak biçimde hatırlanmaması için önlemler alınmasını gerektirmektedir.

Paylaş

Sayfalar: 1 2 3 4 5 6

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.