Unutulma hakkının yasal dayanakları

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 8. maddesinde yer alan özel yaşama saygı hakkı altında korunan “mahremiyet hakkı”nın, bireyin kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilmesi şeklindeki hukuki çıkarlarını da içerdiği ifade edilmektedir. Zira bireyin kendisine ait herhangi bir bilginin, kendi rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması ve bu bilgilere başkalarının ulaşamaması kısacası kişisel verilerinin mahrem kalması konusunda hukuki menfaati bulunmaktadır. ( Gülay Arslan Öncü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Özel Yaşamın Korunması, Beta Yayınları, İstanbul 2011, s.182)

Kişiye unutulma hakkının sağlanması ile birlikte özel hayatının gizliliği korunmuş olacaktır.”
Bahse konu kararın dikkat çekici noktalarından biri; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da unutulma hakkının kabul edilmesidir. Anlatılan durum kararda; “Ayrıca şunun da ifade edilmesi gereklidir ki; unutulma hakkı tanımlarına bakıldığında her ne kadar dijital veriler için düzenlenmiş ise de, bu hakkın özellikleri ve bu hakkın insan haklarıyla arasındaki ilişkisi dikkate alındığında; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da kabul edilmesi gerektiği açıktır.” Şeklinde ifade bulmuştur.

Sonuç olarak unutulma hakkını, kişisel verilerin korunması hakkı ve özel ve aile hayatına saygı hakkı ile ilişkilendirerek anlatan Kurul, “davacının isminin rumuzlanmadan kitapta yer almasının unutulma hakkını ve bunun neticesinde özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği dikkate alındığında davacı lehine manevi tazminat koşullarının gerçekleştiğinin kabulü zorunludur.” şeklinde karar vermiştir.

Yukarıda ele alınan her iki kararın ortak özelliği (AYM Başvuru No: 2013/5653 3.3.2016 Tarihli Karar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/4-56 E., 2015/1679 K. sayılı Karar) unutulma hakkı çerçevesinde yapılan açıklamaların, temelde Anayasanın 20. Maddesinde düzenlenen “Özel hayatın gizliliği” maddesine dayandırılmış olmasıdır.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 07 Nisan 2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle birlikte, Anayasa’nın 20. Madde düzenlemesinin yanı sıra 6698 sayılı Kanun’un 4. Maddesinde yer alan ilkeler ile Kanun’un 7. ve 11. Maddelerinde yer alan “kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hale getirilmesi” şeklindeki düzenlemeler de unutulma hakkına ilişkin doğrudan düzenlemeler olarak kabul edilebilecektir.

Son olarak; kişilerin özel hayatına, haberleşme özgürlüğüne, kişisel verilerinin hukuka aykırı kaydedilmesine ve kullanımına, kişilik haklarına yönelik saldırılara ilişkin düzenlemeler, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Yasa, Türk Ceza Kanunu (TCK), Türk Ticaret Kanunu (TTK) , Fikir ve Sanat Eserleri Kanun (FSEK) ve Medeni Kanun gibi kanunlar da kişilerin aleyhine dönebilecek geçmiş içeriklerin, mahkeme kararıyla kaldırılıp engellenebilmesini sağlayabildiklerinden “unutulma hakkı” kapsamında dolaylı yoldan koruma sağlayan mevzuat hükümleri olarak kabul edilmeleri gerekir.

Av. Begüm GÜREL (L.L.M)

Paylaş

Sayfalar: 1 2 3 4 5 6

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.